Yeni yıla iki gün kala 29.12.2020’de biz kadınlara hiç yabancı olmayan bir haber aldık: ‘Aylin Sözer öldürüldü.’ Bu sefer YAKILARAK!’ Aynı gün içerisinde yine Biz kadınlara yabancı olmayan bir ölüm haberi aldık: ‘Selda Taş’ öldürüldü. Bu sefer VURULARAK! Bir gün içerisinde iki kadın ‘bir erkek tarafından katledildi.” ‘Bir insan’ demiyorum nefretimden kinimden anlayın… 21. yüzyılda insanlık tanımımıza ekler yapmalıyız. Şöyle;
‘bir insan eğer seni hayatında istemiyorsa,
‘bir insan seni reddediyorsa,
‘bir insan sizi hayatına almak istemiyorsa’ isteklerine saygı gösterip ‘insanlığına’ yakışacak şekilde edebinle âdâbınla GİT, GİT, GİT!!!
Dünya hiçbir zaman siyasi sosyal vb. bir ‘erkek hareketleri görmedi’ ‘erkek sığınma evleri görmedi’ ‘erkek dayanışma platformu görmedi’ ‘erkek cinayetlerine dur de!’ başlığı altında bırakın dernek oluşumunu bir instagram hesabı bile göremezsiniz. Çünkü bütün Doğu toplumlarında erkek daima ön plandadır. Doğu toplumlarından kastım coğrafî anlamda değildir. Tutuculuğu, Arapçasıyla muhafazakârlığı uçlarda yaşayan toplum olarak yorumluyorum Doğu’yu. Çok güzel mimarisi, edebiyatı, sanatı var ama Vatan Yahut Silistre’den Zekiye’nin dediği gibi; ‘En güzel çiçeklerin arasında yılan da bulunuyor.’ yani biz, bir çiçek bahçesindeyiz ama yılanlarla çevriliyiz… Aylin Hoca’mın yakılarak öldürülüşü haberini alınca aklıma 19 Mart 2015 tarihinde Kabil’de meydana gelen “o” hadise geldi. Bana “gününe” kadar hatırlatan o olay ne?
FERHUNDE MELİKZADE 27 yaşında YAKILARAK CANİCE ÖLDÜRÜLDÜ!!!
ÖNCE DÖVDÜLER SONRA ÇATIDAN AŞAĞIYA ATTILAR SONRA ÜZERİNDEN ARABAYLA GEÇTİLER EN SONUNDA BENZİN DÖKÜP YAKTILAR!! FERHUNDE DE ÖĞRETMENDİ.
Suçu neydi FERHUNDE’NİN? Hoş, suçu olana bile bu yapılmaz ya… Cehaletle savaşmak suç sayılıyorsa evet Ferhunde suçlu!
Kabil’de türbe ziyaretinde bulunurken muska satan bir adama denk gelir ve ona bu işi yapmaması gerektiğini, dinimizde yeri olmadığını söyler Ferhunde. Birkaç gün sonra tekrar aynı türbeye giden Ferhunde, o adamı yine muska satarken görür ama muska satan adam bunu bir fırsata çevirerek elinde muskaları ve Kur’an-ı yakar ve Ferhunde’nin üstüne yıkar suçu: KADIN KUR’AN-I YAKTI!
Sonucunu başta yazmıştım. Ferhunde Melikzade bir erkeğinin iftirası sonuncunda vahşice katledildi. Tabutunu sadece kadınlar taşıdı sadece kadınlar… Afganistan denilince aklıma Khaled Hosseını gelir. Herkes onu Uçurtma Avcı’yla tanıdı,sevdi ama ben “Bin Muhteşem Güneş” kitabının taraftarıyım. Afganistan kadınlarının zorluklarla geçen hayatlarını anlatır bu kitabında. Okumayanlara tavsiyemdir. Bin Muhteşem Güneş’te geçen; “(…) Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma, Meryem.”cümle beni tekrardan düşündürdü. Bir kadın öldürülüyorsa kesin kadın suçludur; kadını sürekli aşağılıyan eril sözleri burada yazmayacağım ama yine aynı kitapta geçen şu cümle ders olsun bazılarına; “Bir erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir,Meryem. Kanamaz, sana yer açmak için genişlemez.”
Zaman ilerledikçe, teknoloji ilerledikçe insanlığın gerilediğini görüyoruz. Okuyanından okumayanına sapkınlık içinde herkes. Özellike kadınlara yönelik sapkınlık ve saplantılığın sonucu öldürülmek. “Biz Kadınlar” diyorum çünkü onlarda kendimi görüyorum: “Bir gün benim başıma da gelebilir’ düşüncesi beni mahvederken aileleri kim bilir ne hâldedir diye içim içimi yiyiyor. Eminim vicdanı olan her insan benim gibi düşünüyordur. Hepimiz aynı soruyu soruyoruz: ‘Kadın cinayetleri neden bu kadar arttı?” bunun cevabını sosyoloji psikoloji uzmanları farklı perspektiflerden bakarak yorumlayabilir buna saygım da sonsuzdur. Ancak bir kadın,bir insan canice öldürülüyorsa cezası teröristlere ve onların yandaşlarına verilenlerden daha ağır olmalı. Bu ruh hastalarıyla uğraşmak, teröristlerle uğraşmaktan oldukça zordur. Bir toplumu özellikle Türk toplumu, savaştan yahut savaşlardan yıkılmaz ama ahlâki çöküntü bütün savaşları mumla aratır bizlere. Kadın cinayetleri davalarını yakından takip edenler cezaların ağır olmadığına şahit olmuşlardır. Bu yüzden devlet, 6284 ve İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak zorundadır. Uygulanmadığı müddetçe “KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR!” demeye devam edeceğiz.