Atatürk
Atatürk

Devlete Dair – 4 – Leviathan ve Meşruiyeti

Buraya kadar, statik bir ortamda kendi çıkarlarını düşünen bireylerin kooperasyon problemini kendi başlarına çözemediğini, bu sebeple de kendi çıkarlarını düşünen bireylerin ürettiği sonucun (Nash Dengesi) Pareto etkin olmadığını (herkes için daha iyi ve mümkün bir sonuç olduğunu) göstermiş olduk. Hobbes’un Leviathan’ının çözdüğünü iddia ettiği problem, tam olarak buna tekabül ediyor. Kişilerin başkasının sözüne olan güvensizliğinden ötürü kuramadığı birlikteliği, Leviathan tesis eder.

Güzel bir noktaya ulaştığımızı düşünüyorum, Leviathan’ın hangi problemi çözdüğünü anladıktan sonra, Leviathan’ın bu problemi nasıl çözdüğünü ve bu çözümün maliyetini tartışabiliriz artık.

Devletin bir bedeli vardır. Devlet varken, bireyler sonsuz özgürlüğe, bir başka deyişle yamyam özgürlüğüne sahip olamazlar. Hobbes için de bu böyledir, bireyler savaş durumundan kaçınmak istiyorlarsa, özgürlüklerinden feda etmek zorundadırlar. Bu da nihayetinde toplum sözleşmesi vasıtasıyla Leviathan denilen canavarı yaratır. Önemli olduğunu düşündüğüm bir ayrımı tam yeri geldiği için belirtmek istiyorum, Hobbes’un dünyasını daha iyi anlamamız adına bu noktanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Hobbes için Leviathan, barışı tesis etmek adına herkesi üzerine düşen vazifeyi yerine getirmesi için zorlayan bir mekanizma değil, barış için üzerine düşeni yapmayanı cezalandıran sistemin adıdır. Bir başka deyişle Leviathan, kişiye ne yapacağını dayatmaz, bunu yaparsan seni cezalandırırım der. Bir nevi hukukun uygulayıcısı konumundadır. Hukuk kurallarını kim koyar sorusunu bir kenara bırakırsak, devletin var oluşu cezalandırma kudretidir diyebiliriz. İlk yazıda şiddet tekeli olarak ifade ettiğimiz kavram da benim zihnimde buraya tekabül ediyor. Devlet, kişilerin birbirini cezalandırmasını engelleyerek cezayı tekeline alır. İlerleyen yazılarda buna da eleştiri geliştireceğiz. Şu noktada bir önceki yazıdaki oyunumuzu hatırlayacak olursak, devlet Pareto etkin sonucu elde etmek adına kişileri ‘’Barış’’ seçmeye zorlamaz, devletin yaptığı şey, saldırmayı tercih edecek olanları cezalandırmakve bu yolla barışı tesis etmektir.

Devlet, cezalandırıcıdır dedikten sonra Leviathan’ın kooperasyon problemini nasıl çözdüğünü anlamak adına bir önceki mutabakat oyunumuzu bir miktar modifiye edelim. Bu bakış, şu metin esas alınarak hazırlanmıştır:

vatandas ab Devlete Dair - 4 - Leviathan ve Meşruiyeti

C, devletin barış için üzerine düşeni yapmayarak diğerine saldırmayı tercih eden bireye uyguladığı ceza olsun. Vatandaş A ve B’nin saldırıyı seçtiği her olası durumda saldırıyı seçen vatandaş C miktar ceza ile karşılacaktır. Kim saldırıyı seçerse, devlet ona ceza uygular. V ise devletin barışı tesis etmesinin karşılığında topladığı vergi ya da bireylerin doğa durumundaki savaş halinden kurtularak barışa ulaşabilmesini sağlayan devlete ödediği vergi/özgürlük olsun.

İlk aşamada Leviathan’ın hiçbir maliyetinin olmadığını yani kooperasyonu hiçbir karşılık beklemeksizin tesis ettiğini düşünelim. Bunu yaparak Leviathan’ın hangi problemi çözdüğünü anlamaya çalışacağız.

Diyelim ki V=0 ve C=4 olsun. Bir başka deyişle, devlet saldırmayı tercih edene ceza uygular ve saldıranın 4 birim faydasına el koyar.

Oyunumuz şu hale gelecektir:

vatandas ab 2 Devlete Dair - 4 - Leviathan ve Meşruiyeti
V=0 ve C=4 durumunda Mutabakat Oyunu. Vatandaş B hangi seçeneği tercih ederse etsin, Vatandaş A’nın en iyi tepkisi Barış olacaktır. Oyun simetrik olduğu için aynı durum B için de geçerlidir. En iyi tepkiler, yuvarlak içerisine alınmıştır. Böylece en iyi tepkilerin kesişimi olan Nash Dengesi, (Barış, Barış) durumudur.

Hatırlarsanız, bir önceki oyunumuzda Nash Dengesinin (Saldırı , Saldırı) yani savaş hali olduğunu tespit etmiştik. Yani insanlar kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerinde ve mevcut bir ceza/hukuk sistemi olmadığı durumda savaş halinden çıkamıyordu. Bunun temel sebebi de her iki tarafın da karşı tarafın saldırmayı seçecek olmasından korkması idi.

Ancak görüyoruz ki Leviathan saldırana yeterli miktarda ceza uyguladığında, (Barış , Barış) yani barış hali, Nash Dengesi olarak karşımıza çıkıyor. Ve görüyoruz ki Nash Dengesinde her iki oyuncuyu birden daha iyi yapacak bir sonuç mümkün değil. Yani devletin ceza uygulamasının sonucunda Nash Dengesi, Pareto etkin dağılım haline geldi.

Bu durumda Hobbes’un Leviathan’ı, saldırmayı seçeceklere ceza uygulayacağını ilan ederek, hala kendi çıkarını düşünen kişilerin saldırmasını engelleyici bir ‘’disincentive’’ (caydırıcı) yaratır ve barışı tesis eder. Bu bakış açısına göre kişilerin doğa durumunda kurtulmasının yegane yolu, otoritenin barışı ihlal edene ceza uygulamasıdır. Böylece, Hobbes’un Leviathan’ı kişilerin kendi arasında tesis edemedikleri barış ortamını sağlamakla meşruiyet kazanır. Devletin meşruiyete ihtiyacı vardır çünkü güç, kendi başına meşruiyet kazanamaz. Kişiler kendi arasındaki problemi birbirlerine karşı olan güvensizlikleri sebebiyle kuramazlar ve Leviathan ortaya çıkar. Bir başka deyişle, Hobbes için devlet, insanın kötülüğünün doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak Leviathan, kişilerin kendi arasında çözemediği kooperasyon problemini üçüncü parti bir ceza uygulayıcı olarak çözer ve bu çözüm, meşruiyetinin temel dayanağını teşkil eder. Bu bakışın dışında bir devlet tahayyülünün imkanını ileriki iki yazıda ele alacağım.

Devlet barışı tesis etti, fakat bunun bir bedeli var demiştik. Gelelim o bedele. Bir anlamda, kendi aramızdaki kavgayı engellediği ve her ikimizi de daha iyi bir sonuca ulaştırdığı için ödediğimiz haraca, vergiye.

Şimdi belki de bu yazı dizisindeki en önemsediğim sorulardan birini soruyoruz ve en geriye gidiyoruz. Doğa durumuna. Devlet hiç olmasaydı, ne olurdu? Hobbes, en kötü zorbalık anarşiden iyidir demişti fakat öyle mi gerçekten?

Hatırlarsanız, devletin ceza sistemini oyunun içerisine sokarken vergiyi 0 kabul etmiştik, şimdi ise diyoruz ki devlet herkesten, her hal ve şartta 3 fayda biriminde vergi toplasın. Yani yukarıdaki oyunda, her oyuncudan her durumda olmak üzere 3 fayda azaltacağız ve oyun aşağıdaki hale gelecek:

vatandas ab 3 Devlete Dair - 4 - Leviathan ve Meşruiyeti
V=3 ve C=4 durumunda Mutabakat Oyunu. Vatandaş B hangi seçeneği tercih ederse etsin, Vatandaş A’nın en iyi tepkisi yine Barış olacaktır. Oyun simetrik olduğu için aynı durum B için de geçerlidir. En iyi tepkiler, yuvarlak içerisine alınmıştır. Böylece en iyi tepkilerin kesişimi olarak Nash Dengesi, tekrar (Barış, Barış) durumudur.

Hızlıca fark ediyoruz ki bütün sonuçlardan aynı miktarda 3 birim fayda çıkardığımız için oyuncuların stratejik davranışlarında değişiklik olmayacaktır. Yani hiçbir oyuncunun bir diğerine karşı en iyi tepki fonksiyonu değişmeyecek ve Nash Dengesi yine barış hali olacaktır. Devlet ceza sistemini uygulayarak bizi barış ortamına taşıdı ve bunun karşılığında vergisini topladı, barış ortamını bozmadan.

Hatırlarsanız, üçüncü yazıdaki doğa durumunu inceleyen ilk oyunumuzda Nash Dengesi savaş durumu çıkıyor, her iki oyuncu da birbirine saldırmayı tercih ediyor ve her iki oyuncu da -2 fayda alıyordu. Doğa durumuyla beraber gelen savaş halinin yıkıcı sonucu buydu. Her iki oyuncu da -2 fayda elde ediyordu.

Peki yukarıdaki oyundaki gibi devlet, kelime manasıyla Leviathan olur, yani gerçek anlamda bir canavara dönüşür ve vergilerle ve/ya zorbalıkla halkını boğarsa? Barış yine tesis edilir, doğa durumundan ve savaş halinden yine uzakta durabiliriz fakat faydamız artık -3 olmuştur. Devlet hiç olmasaydı, herkes için devletin var olduğu durumdan daha iyi olacaktı. Locke’un o çok meşhur deyişiyle, kişiler tilki ya da kokarcadan kaçarken aslana sığınmak gibi çılgınca bir işe girişmiş olurlar. Demek ki devleti, Hobbes’un düşündüğü gibi üçüncü parti bir ceza uygulayıcı olarak ele alırsak, onu dizginleme problemi ile karşı karşıya kalırız ki bu bakış açısında böyle bir monarşik/otoriter devletin dizginlenmesi için gerekli mekanizmalar geliştirmek pek mümkün görünmüyor.

Peki Devlet V=3 yerine V=1 kadar vergi toplasaydı? Yani devlet, barışı tesis etmesinin karşılığında daha makul bir seviyede vergi toplasaydı? Bu durumda devletin garantörlüğünü üstlendiği barış durumu bize -1 fayda sağlayacaktı, yani devletin olmadığı durumdaki savaş halinden daha fazla bir fayda.

Buraya kadar takip edenlerle çok güzel bir noktaya ulaştığımıza inanıyorum. Hobbes’un Leviathan’ı, bizi doğa durumundan, barışı ihlal edenleri cezalandırarak kurtarır ve barış ortamının garantörlüğü rolünü üstlenir. Çünkü bireyler, birbirlerine güvenmezler ve sözlerini tutmazlar, böylece devlete ihtiyaç duyarlar.

Fakat devletin de bir bedeli vardır. Vergi ya da özgürlük… Eğer bu bedel belli bir sınırı (V≥2) aşacak olursa, devlet meşruiyetini kaybedecektir çünkü Leviathan kelime manasıyla bir canavar olarak bizi kendi halimizdeki doğa durumundan da kötü bir noktaya taşımış olacaktır. Bir başka deyişle,devlet, kişilere daha iyi bir yaşam vaad ederken, o kadar büyümüş ve canavarlaşmıştır ki onları ağır bir tahakkümün altında ezen bir yapıya dönüşmüştür.

minyatur Devlete Dair - 4 - Leviathan ve Meşruiyeti
Hakkında çok az bilgi olduğu belirtilen 15. yy’da Türkistan’da çizildiği düşünülen Siyah Kalem minyatürlerinden biri. Hakkındaki en derli toplu özet bilgiyi şurada bulabildim.

Tam bu noktada Hobbes, kişilerin Leviathan’a boyun eğdiği monarşilere ulaşmakla Leviathan’ın meşruiyet kazandığını düşünerek hatalı bir noktaya ulaşmıştır. Bu noktaya kadar getirmeye çalıştığım Hobbes eleştirisinin can alıcı noktası burası, özetlemek gerekirse:

Devlet, her hal ve şartta, bizi doğa durumundan daha iyi bir duruma taşımaz. Hobbes’un dediği gibi, ilk oyunumuzda da gördüğümüz üzere, insan insanın kurdudur. Yani, insan kendi çıkarını düşünerek başkasının malına el koymak canını almak ister ve bu durum, savaş ortamını beraberinde getirir. Herkes için daha iyi bir sonuç vardır ancak herkes zayıf olmaktan korktuğu ve başkasının sözüne inanıp barışı seçemediği için, savaş durumu kalıcı olur. Leviathan da gelir ve üçüncü parti bir ceza uygulayıcı olarak bu kooperasyon problemini çözer. Çözer de bunu bedeli karşılığında yapar, vergi toplar. Eğer bu vergiler veya özgürlüklerin kısıtlanması makul seviyeyi aşarsa devlet, kişileri kendi yokluğundan daha kötü bir noktaya götürmüş olur ve meşruiyetini kaybeder.

Devletin iki yazı boyunca anlatmaya çalıştığım kooperasyon problemini çözmesi, public good (kamu malı) problemini de açıklar. Bir önceki yazıda sunduğum Ortak Malların Trajedisi oyunuyla benzerlikler taşıyan bir oyunu en basit haliyle sunmak istiyorum:

Bu oyunda birbirinin aynısı 3 kişi olalım. Diyelim ki her birimiz 10 TL sahibiyiz. Oyunun kuralı şu: Herkes ortaya 10 TL içerisinden bir miktar para koyacak ve bu para doğrultusunda bir park, yol gibi bir kamu malı oluşturulacak. Bu kamu malından da ortaya konulan toplam miktarın yarısı kadar fayda sağlayacağız. Şöyle de düşünebiliriz. Şimdi herkesin elindeki miktarın tamamını(10 TL) kamu malı için verdiğini düşünelim. Ortada toplam 30 TL var ve her birey bundan 15 TL değerinde fayda elde edecek. Bu Pareto etkin olarak tanımladığımız noktadır. Bir sosyal planlamacı, ya da zorlayıcı devlet olsaydı, bu olsun isteyecekti.

Peki şunu düşünelim. Bu tip bir dağılım, Nash dengesini tesis eder mi? Bireysel olarak karar veriyoruz. Diğer iki kişinin ortaya bütün parasını koyduğu durumu sabit kabul edelim. Buna karşı en iyi tepkimiz nedir? Bütün paramı koysam, 15 TL alıyordum. Peki kamu malı için ortaya hiç para koymasam? 10 TL cebimde kaldı, diğer taraftan diğer iki kişinin ortaya koyduğu 20 TL’den müteşekkil kamu malından 10 TL fayda kazandım ve toplam 20 TL fayda elde ettim. Bu argüman, sıfıra eşit olmayan her katkı için geçerlidir. Yani, diğerleri ne yaparsa yapsın, her zaman ortaya para koymamayı tercih edeceğim. Bir anlamda vergi kaçırmayı. Bu, önceki yazıda free-rider (bedavacı) olarak tanımladğımız davranışın ta kendisi. Sonuç olarak, bütün oyuncular, bedavacılık yapacaklar ve hiç kimse ortaya para koymayacak. Nash Dengesi bu. Gördüğünüz gibi Nash dengesi, yine Pareto etkin çıkmadı. İnsanlar, kendi arasında kooperasyonu tesis edemeyip, kamu malını oluşturamadılar ve herkes için daha iyisi varken en kötü durumda buluşabildiler. Bu oyunun sonlu tekrarlı bir biçimde oynandığı deneylerde de son oyuna doğru katılımcıların davranışının Nash Dengesi’ne yakınsadığını biliyoruz.

Bu oyun, önceki yazıdaki oyunlar için söylediğimiz her şeyi ihtiva ediyor ancak devletin varlık sebebi olarak güvenlikten sonra kamu malınısayabiliriz diye düşünüyorum. Her ikisi de bir kooperasyon olarak ele alınırsa diyebiliriz ki, Leviathan, kişilerin kendi arasında tesis edemediği kamu malını hayata geçirmekle de meşruiyet kazanır. Ve fakat, yukarıda yüksek vergiler ile ifade ettiğimiz duruma benzer bir biçimde devlet -Türkiye’de son yıllarda yoğunlukla yaşadığımız gibi- o kamu malından birilerini dışlar ve/ya kamu malının bir miktarına kendi çıkarı için el koyarsa, meşruiyetini kaybetmeye başlar. Yukarıdakine benzer biçimde, yokluğu, canavarca var oluşundan daha iyi bile olabilir ki bu da meşruiyetini kaybetmeye yüz tuttuğunun işaretidir.

Tekrarlamakta luzüm görüyorum. Burada, devletin yokluğu-varlığı tartışmasının esas amacı, devletin varoluşunu değil meşruiyetini sorgulamaktı. Devlet, her hal ve şartta, hangi kararları alır ve uygularsa uygulasın, meşru mudur? Bir anlamda kutsal baba mıdır? Devleti güvenliğimizi sağladığı için kayıtsız şartsız bir boyun eğme ile mi ele almak zorundayız? Her ne yaparsa yapsın, yokluğunda oluşacak durumdan korkarak ona kayıtsız şartsız itaat etmek mi gerekir?

Hayır. Devlet, bu tip kooperasyon ve koordinasyon problemlerini çözer ve karşılığında vergi toplar. Ancak bu vergiler ve hatta yolsuzluklar belli bir seviyeyi aşacak olursa, orada devlet meşruiyetini kaybetmeye başlar. Söylediğim aslında bu. Bu sebeple de Hobbes’u monarşiye ulaştıran, bugün için bir çoğumuzun zihnini otoriterliğe ulaştıran kutsal devlet bakışı, kişilerin beceriksizliğine ve kötülüğüne dayanmaktadır. Devletin gerekliliği, ona her şeyi yapma hakkı tanımaz. Devlet herkesi doğa durumundan bile daha kötüye götürecek kadar canavarlaşmışsa, bir şekilde devleti sorgulama ve ona karşı direnç hakkı toplumun sinesinde saklıdır. Uzunca bir yazının sonunda ulaştığımız sonucu, aslında Rahmetli Durmuş Hocaoğlu şu yazısında tek bir cümle ile ifade ediyor:

İmdi: Türk toplumunda, “ulu’l-emre itâat” prensibi vardır; fakat bunun için de “ulu’l-emr” (İktidar Sâhibi) de meşrû olmalıdır; değilse o bir “zorba” olur ve dahi Zorba’ya itâat değil, isyan edilir.

İlerleyen yazılarda, bu noktaya kadar getirmeye çabaladığım Hobbes eleştirisini iki farklı koldan devam ettirmek istiyorum:

Birincisi, Hobbes’un önemli gördüğüm bir iddiasını tekrar ederek ilerleyeceğim. ‘’Güç gelecek riskleri minimize eden bugünün araçlarıdır.‘’Dikkatli okuyucular belki de fark etmiştir, şimdiye kadarki analizlerimiz statik ortamda geçerliydi, yani oyunlar tek seferlik oynanıyordu ve bu sebeple de geçmiş, bugün ve gelecekten bahsedemiyorduk. Birinci kolda, oyunu statik halden dinamik hale taşıyarak dün-bugün ve gelecek arasında kararlar verdiğimiz bir ortamda üçüncü parti bir ceza uygulayıcısına ihtiyaç duymaksızın hangi şartlar altında toplumun kendi kendine kooperasyon problemini çözebileceğini analiz edeceğiz. Burada elde edeceğimiz sonuçlar, bizi devleti nasıl algılamamız ve topluma nasıl bakmamız gerektiğine dair birtakım ipuçları verecek diye inanıyorum.

İkincisi, Leviathan’ın hangi problemi, nasıl ve hangi maliyetlerle çözdüğünü basitçe göstermiş olduk. Bu maliyeti makul bir noktaya nasıl çekebiliriz? Bizi doğa durumundan kurtaran devletin, canavarlaşıp üzerimize çökmesini ve bizi doğa durumundan daha kötü bir noktaya getirmesini nasıl engelleyebiliriz? Bir bakıma, V≤2 durumunu nasıl tesis edebiliriz? Burada, Daron Acemoğlu’nun önerdiği Shackled Leviathan argümanına başvuracağım. Öyle zannediyorum ki bu bakış açısı toplum ve devlet arasındaki ilişkiyi nasıl kurmamız gerektiği ve devleti nasıl dizginleyeceğimize dair bizi verimli arazilere ulaştıracaktır.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz