PANDEMİ SÜRECİ İLE BİRLİKTE OLUŞAN SORU: ULUS-DEVLETİN SONU MU GELDİ?
Yapay zekanın ve sosyal medyanın etkilerinin yanı sıra 2020 yılında yaşanan Covid-19 Salgını sebebiyle akıllara sürekli ulus-devletin egemenliğinin sonu mu geldi, devletler bu duruma karşı koyamamakta ve güç kaybetmekte bunun sonucunda uluslararası örgütler ile özel olan şirketler daha ön planda bu ne anlama gelmektedir diye gelen sorular dönmekte. Bir diğer yandan hâlâ da sürmekte olan salgının bitişi ile gelecekte küreselleşme ile devletler arasında var olan bağlantının yeninden hazırlanacak olması ve bu bağlamda ortaya yeni farklı yaklaşımların da ortaya çıkacağı tahmin edilmekte. Tabii bu konular ilk defa karşımıza çıkmamakta. Çünkü, daha öncelerden gelen küreselleşme ile ulus-devlet arasındaki bu müzakereler küresel salgın vesilesi ile yeniden ulus-devletin geleceği başlığı adı altında siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde karşımıza çıkıyor.
ULUS-DEVLETİN GÜÇ KAZANMASI
Küreselleşme ile ulus-devlet tartışmasındaki ilk tahmin ulus-devlet modelinin yeniden bir çıkış yakalayacak olmasıdır. Ne kadar da uluslararası siyaset ve küresel çaptaki ekonomik durumun sonucunu göstererek ulus-devletin çıkmaza girdiğini söyleseler de Aşırı Küreselleşmeciler, yine her zamanki gibi ulus-devletin gerekliliğini savunan Küreselleşmeci Karşıtları, bunun tam aksi olduğunu belirtmektedirler.
Bu dönemde ulus-devletin güçlendiğini savunan tarafların pandemi sürecindeki neredeyse durma aşamasına gelen uluslararası ticaret ağını vurgulayarak devletlerin daha çok kendi kendine yeterlilik politikasına yöneldiklerini belirterek devletleşmenin bir diğer ifadeyle ulus-devletin giderek daha da önem kazandığını vurgulamaktadırlar. Bir diğer yandan petroldeki varil ücretlerindeki düşüşler ciddi derecelere ulaşması enerji devlerinin ekonomisini ve güttüğü politikayı ciddi derecede sarsmıştır. Bir diğer ifadeyle örnek olarak ele aldığımız petrolün düşüşü küreselleşmenin güçlü olma hususunda olumsuz etki göstermiş, daralmaya sürüklemiştir. Pandemi süreci boyunca her devletin tabiri caize kendi canının derdine düşmesiyle sınırların büyük ölçüde kapanmasının sonucunda bir millî kavram çerçevesinde, kendi içinde “kendi kendine yeterliliğe”, kendi içerisinde salgına karşı ekonomik ve sağlık alanlarında ve toplumsal alanlarda dahi bir kamu politikası gütmeye başlamıştır. Bu durum tabii ki çokuluslu şirketlerin zararına olmuştur. Zira bu dönemde sağlık konusu en önemli konu olmasıyla her devlet kendi yerli aşısını “herkesten önce ilk” yapan konumda yer almak için bir aşı yarışına girmiştir. Bunlara Rusya, Çin, Almanya ve Türkiye’yi de örnek vermemiz yerinde olacaktır. Fakat bu aşı konusunda Aşırı Küreselleşmecilerin de bir taraf tutuşu elbet mevcut. Bunu diğer bir başlıkta değerlendireceğiz.
Ulus-Devlet kavramını yeniden bir güç kazanmasına iten olaylardan birisi ise, Avrupa kıtasındaki oluşan bazı gerginliklerdir. Uluslararası bir örgüt olan Avrupa Birliği, salgının en yoğun yaşandığı konumlardan birisidir. İtalya ve Fransa başta olmak üzere bu kısımlarda ciddi şekilde vaka artışları ve hayat kaybı gerçekleşmiştir. Fakat bu dönemde birçok üye ülkenin başta İtalya olmak üzere AB’den küresel salgın sürecinde yeterli miktarda yardımda bulunmadığını belirtmiştir. Aylar öncesinde sosyal medya ağlarında yaygınlaşmaya başlayan ve İtalya vatandaşının da sürekli paylaştığı karelerin başında AB bayraklarının sinirle yakılmasıydı. Bu tabii ki halk arasında gerçekleşen bir durumu göstermek adına bir örnekti, bir diğer örnek ise, siyasi anlamda başlayan bir krizin örneğidir. İtalya Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı olan Fabio Rampelli, AB’nin İtalya karşısındaki bu sorumsuzluğuna cevap ve tepki olarak odasında bulunan AB bayrağını indirdi. Bu vesile ile siyasi krizin patlak vermesi bir uluslararası örgütün böyle bir dönemde yardım edemeyip devletleri kendi başlarına bırakması yine o devletlerin, kendi içerisinde, kendi çarelerine bakmaya itmiştir. Bir diğer taraftan son yıllara damga vuran “Brexit” yani İngiltere’nin AB’den ayrılması sonrası bu ortaya çıkan kriz ile yeni bir ayrılıklara vesile olacak mı sorularını da beraberinde getirmekteydi.
BM Genel Sekreteri olan Antonio Guterres, Covid-19 küresel salgın krizine ithafen, bu durumun görülmüş olan en büyük uluslararası bir tehdit olarak nitelendirmiştir. Zira ABD ve Çin gibi büyük güçler uluslararası güvenlik konusunda anlaşamadıklarından dolayı kendi uluslararası ticaretteki konumunu daha da güçlendirmek adına bu küresel salgını bir araç olarak kullanmaktadırlar.
Bir diğer yandan ulusüstü örgütlerin bu duruma ilişkin tutumuna da değinecek olursak, salgın süreci boyunca DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü), Kızıl Haç, BM İnsani Yardım Koordinasyonu Ofisi gibi oluşumların merkezinin Cenevre’de oluşlarından ötürü tüm dikkatler oraya çevrilse dahi bu oluşumlardan net ve belirleyici, salgına yardım olacak niteliğinde bir girişimin olmadığını görmekteyiz. Ulus-devletler, bu hususta kendi başlarına terkedilmiş durumda gözüküyor. Bu nedenle de ulus-devletlerin önemi artmış durumda gözükmekte bazı araştırmacılara göre.
Bunların yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti, salgını diğer büyük ülkere nazaran kontrollü bir biçimde idare etmiş, BM’den umduğunu bulamayan başta İtalya olmak üzere birçok ülkeye tıbbi ve insani yardımlarda bulunarak küresel salgında takdire layık bir rol üstlendiğini görmekteyiz. Türkiye örneği, uluslararası örgütlerin yapamadığını bir ulus-devletin diğer bir ulus-devlete yardım etmesi ile devlet konumun yeniden güç kazanma fırsatı elde ettiğinin göstergesi olarak da nitelendirilebilir.
ULUS-DEVLETİN KÜRESEL SALGINA HAZIRLIKSIZ YAKALANMASI
Bir diğer yandan ulus-devlet kavramının yeniden güç kazandığının aksine bunun geçici bir durum olduğunu ve bu küresel salgın döneminde dahi uluslararası örgütlerin ön planda olduğunu belirten araştırmacılar da mevcut. Genellikle sağlık hususundaki ulus-devletlerin hastane, aşı gibi konularda yatırım yapmadıklarını ve bunun olumsuz olarak karşılığını geçtiğimiz zorlu dönemde görmekte olduğunu belirtiyorlar.
Salgın süreci ve sonrasına ithafen iyimser bir bakış açısı ile değerlendiren liberal söylem temsilcileri bu durumun aslında sadece bir geçici bir geri çekilme olduğunu ve bunun çok taraflılığa yönelik bir gelişim fırsatı olduğunu söylemekteydiler. Bildiğimiz gibi Soğuk Savaşı’n bitmesi ve Doğu Bloku’nun ortadan kalkmasıyla genişleme hızını iyice arttıran neoliberal temelli bu durumun, hem ekonomik temelli, hem de siyasi temelli bir uluslararası sistem ile özleştirilmiştir. Daha önce de bahsettiğimiz teknolojik ve iletişim çağının daha da gelişmesiyle küreselleşmenin dünya genelinde ulus-devlet egemenliğinden daha çok üst güce doğru giderek iyice yayılmasına sebep olmuştur.
Covid-19 küresel salgın sürecinin en başından itibaren yoğunlaşan vakalar sebebiyle devlet bünyesinde bulunan,kamuya ait olan hastanelerdeki doluluk ve yetememezliği, teknolojik geride kalması özel hastaneleri ön plana çıkarmıştır. Fiyat farkı olarak ülkeden ülkeye değişir iken, bazı ülkelerde yakın fiyatlar olması sebebiyle o ülkenin vatandaşını özel temelli hastanelere gitmesine neden olmuştur. Bu durum ilk başta ulus-devletlerin sağlık sektörüne yatırım yapmamaları ile ilişkilendirilmiş ve böylesine bir önemli konuda devlet kontrolünün devre dışı kalma ihtimalini neden olarak gösteren Aşırı Küreselleşmeciler, devletin salgın süreci boyunca pek çok yönden eksik kaldığını, bu eksik yönlerini uluslararası şirketler veya özel sektörün tamamladığına değinmişlerdir.
Bir diğer husus ise, Küreselleşme Karşıtlarının aşı hususunda ulusal bir çaba haline çevrilen ulus-devletlerin gayretlerini gösterseler de aynı durumu Aşırı Küreselleşmeciler de bu durumun devlet içerisindeki tek devlet kurumları çatısı altında gerçekleşmediğini, aksine yakın zamanlarda ülkeler tarafından milyonlarca satın alınan Koronavirüs aşısının özel temelli bir şirket tarafından yapılmasına ve yapılan bu aşı anlaşmalarının, uluslararası şirketler ile devletler arasında gerçekleştiğini ve ulus-devletlerin uluslararası şirketlere muhtaç olduklarını belirtmişlerdir. Zira inkar edilemez bir gerçektir ki, Almanya merkezli aşıyı ilk bulan biyoteknolojik şirket olan, BioNTech ve Pfizer ile birçok ülke aşı anlaşması yapmıştır. Bu durum ise Aşırı Küreselleşmecilerin dediğini tekrardan düşünmemize neden olmakta.
Dünya’daki ulus-devletlerin sağlık sisteminden örnek vermek gerekirse, İtalya’daki sağlık sektöründe yer alan kuruluşlar veya diğer bir ifadeyle hastaneler dünya genelinin üstünde bir hizmet vermektedir. Fakat salgın sürecinde en fazla eleştiriye hedef noktasında olan ülkelerin başında gelen de yine de İtalya olmuştur. Peki bunun nedeni nedir? Ülke içerisindeki devlete ait olan hastanelerin dünya ortalamasının çok daha altında bir kalitede hizmet vermekte, İtalya’nın sağlık kalitesini oluşturan ve bu oranı yükselten genellikle özel sermaye temelli hastanelerdeki verilen kaliteli hizmetin seviyesi diyebiliriz.
Bir diğer yandan bir başka örnek olarak İngiltere’yi ele aldığımızda ise, İngiltere, diğer ülkelere nazaran ilk başlarda çok farklı bir sağlık politikası izlemiştir. İngiltere’deki sağlık hizmetleri Ulusal Sağlık Hizmetleri altında ücretsiz sunulmaktadır. Hastanelere değinecek olursak diğer örneklerde olduğu gibi devlet ve özel temelli olmak üzere iki türdür. Ulusal Sağlık Hizmeti altında devlet hastanelerindeki yine az önce belirttiğimiz gibi ücretsiz muayyene edilir iken, özel temelli hastanelerde ise gecelik olarak yatak ücretleri 1500-3000 Sterlin arasında değişmektedir. Fakat bilmemiz gerekir ki yoğun vakaların görüldüğü bu ülkede genellikle devlet temelli hastanelerden çıkmaktadır, nedeni ise, devlet hastanelerinin kuruluşlarının çok eski olmasının ve burada muayyene etmek için durumların çok kısıtlı olmasıdır. Bu nedenledir ki hastanelere yatak yetersizliğinden dolayı aciliyeti olmayan hastaları şu anlık bekleterek Covid-19 hastalığını kapmış olanları yerleştirmektedirler. Bu ise, İngiltere devletinin sağlık konusunda çok eksik olmalarına işaret etmektedir.
SONUÇ
Genel olarak değinecek olursak ulus-devlet yeniden bir güç kazanma sürecine girmiş gözükmektedir, fakat bu güç kazanma ne kadar ulus-devletin geri dönüşü olarak nitelendirilse dahi bilmemiz gerekir ki, dönüşerek geri dönmek zorundadır. Yapay Zeka ile bazı Ulus-Devletler, diğer Ulus-Devletlere tehdit arz etmesiyle bu teknolojiye ulaşamayan 3. Sınıf ulus-devletler ise büyük uluslararası şirketlerin siyasal anlamda kurbanı olacak gibi gözükmekte. Dönüşümcülerin de düşüncüğü gibi gelişen dünyada küreselleşmeyi görmezden gelmek veya inkâr etmek mümkün değildir. Ulus-devlet bulunduğu bölgeye, küresel düzene ve bölgesel durumlara göre uygun bir ulus-devlet şeklini alarak geri döneceğini düşünebiliriz. Aynı şekilde de küreselleşme ulus-devlet kavramını tamamen ortadan kaldırarak tek kendisi dünya sistemine hâkim olmasının mümkünatı yoktur. Hobsbawm’ın da düşündüğü gibi, küreselleşme, genel olarak bir kültüre, teknolojik bir duruma veya bilime bir anda uygulanabilir, fakat uluslararası siyasete kolay bir şekilde uygulanabilen bir süreç teşkil etmemektedir.
KAYNAKÇA
- ATEŞ, D. (2007). Ulus Devletin Siyasal Meşruiyeti: Küreselleşmenin Yansımaları. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3(2), 32-55.
- BAKAN, S., & TUNCEL, G. (2013). Küreselleşmenin Ulus Devlet Üzerindeki Etkisi. Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi , 2(1), 51-65.
- BAUMAN, Z. (2018). Küreselleşme: Toplumsal Sonuçları. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
- DÖNMEZ, R. (2019, Aralık 10). Yapay Zeka Uluslararası Siyaseti Nasıl Etkileyebilir? Ocak 10, 2021 tarihinde Abdullah Gül Üniversitesi: http://www.agu.edu.tr/haberler/4814/Yapay%20zeka%20uluslararas%C4%B1%20siyaseti%20nas%C4%B1l%20etkileyebilir? adresinden alındı
- EKEN, H. (2006). Küreselleşme ve Ulus-Devlet. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (16), 243-262.
- ELÇİN, A. B. (2012). Küreselleşmenin Tarihçesi. Kasım 23, 2020 tarihinde http://www.meritymm.com/wp-content/uploads/2013/05/kuresellesme.pdf adresinden alındı
- ERDOĞDU, M. F. (2020). Kovid-19, Güvenlik ve Devlet Algısını da Değiştirdi. Aralık 30, 2020 tarihinde https://www.aa.com.tr/tr/sirkethaberleri/egitim/kovid-19-guvenlik-ve-devlet-algisini-da-degistirdi/658367 adresinden alındı
- ESGİN, A. (2001). Ulus-Devlet ve Küreselleşmeye İlişkin Bazı Tartışmalar. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 25(2), 185-192.
- HELD, D., & MCGREW, A. (2014). Küresel Dönüşümler: Büyük Küreselleşme Tartışması. Ankara: Phoenix Yayınevi.
- İMGA, O., & AYHAN, U. (2020). Kovid-19 Salgını ve Sonrası Devlet, Demorkasi ve Güvenlik. Polis Akademisi Yayınları.
- KAYA ÖZÇELİK, P. (2013). Neoliberal Küreselleşme Süreci ve Yoksulluk. Pamukkale Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi , 5 (2), 417-431.
- KAYA, M. (2009). Küreselleşme Yaklaşımları. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi (13), 1-16.
- KAYMAS, S. (2012, Ocak-Şubat). İletişim Teknolojileri Politikaları ve Türkiye: Küresel Medya Yönetimi Çağında Ulus Devlet. Akademik Bakış Dergisi(28), 1-32.
- KAZGAN, G. (2009). Küreselleşme ve Ulus-Devlet. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
- LEBA, R. (2001). Küreselleşme Sürecinde Ulus-Devlet’in Önemi ve Sosyal Devletin Geleceği. Mevzuat Dergisi (44).
- ÖZAY, M. (2020). Covid-19, Ulus Devlet ve Risk Toplumu. Covid-19 Sonrası Küresel Sistem: Eski Sirunlar, Yeni Trendler (s. 62-66). içinde Ankara: SAM Yayınları.
- ÖZGÖKER, C., & MERT, E. (2020). Covid-19, AB ve Uluslararası Ticaret. Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 1(1-2), 1-25.
- SÖNMEZ, O. (2020, Ekim 18). Ulusal Güvenliğin Sağlanmasında Yapay Zekânın Rolü. Ocak 12, 2021 tarihinde Stratejik Düşünce Enstitüsü: https://www.sde.org.tr/analiz/ulusal-guvenligin-saglanmasinda-yapay-zeknin-rolu-analizi-19719 adresinden alındı
- TÜRKAL, İ. (2015). Sosyal Medya Kullanımının Küreselleşmeye İlişkin Yaklaşımlar Üzerindeki Rolü: Gümüşhane Üniversitesi İletişim Faktültesi Örneği. Mavi Atlas(5), 78-102.
- UYGUN, O. (2003). Küreselleşme ve Değişen Egemenlik Anlayışının Sosyal Haklara Etkisi. Anayasa Yargısı , 19 (1), 11-45.
- VALİYEVA, K. (2020). Covid-19 ile Ulus Devleti Yeniden Düşünmek. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19(37), 390-403.
- YALÇINKAYA, M., ÇILBANT, C., & YALÇINKAYA, N. (2012). Küreselleşme ile Yeniden Şekillenen Ulus-Devlet Anlayışı.Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi(8), 1-26.
- YILDIRIM, M. (2004). Küreselleşme Sürecinde Egemenlik. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 28 (1), 35-48.
- YILMAZ, A., & MUTLU, İ. (2020). Salgın Sonrası Dünyada, Küreselleşme ve Ulus Devlet Tartışmaları. Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi, 3(55), 1965-1976.
- YILMAZ, E. A., & AKBULUT, A. (2016). Küreselleşme Sürecinde Ulus-Devletin Rolü, Ulus-Devletler Güçleniyor Mu? Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 8 (16), 71-88.